30 Temmuz 2012 Pazartesi

Çilek yaşlanmaya ve kansere karşı savaşır.
Muz enerji verir. Potasyum kaynağıdır.
Kiraz sinir sistemine iyi gelir, yatıştırır.
Üzüm kan yapımını hızlandırır ve damarlara iyi gelir.
Ananas artrit türü hastalıklara iyi gelir.
Yabanmersini kalbi korur.
Şeftali potasyum ve demir kaynağıdır.
Elma bedeni enfeksiyonlara karşı korur.
Kivi kemikleri güçlendirir.
Mango kansere karşı savaşır.
Karpuz kan basıncını dengeler.
Portakal cilde ve gözlere iyi gelir.

Bunlar meyve bolluğunun içinde sadece birkaç örnek. Meyveleri mevsiminde yemeye özen gösterin. Mümkünse kabuklarıyla yiyin. Eğer hoşlanmıyorsanız, soyduğunuz kabukları ve meyvenin yemeyip çöpe attığınız gövdesi, sapı, çekirdekleri her şeyini büyükçe bir cezveye koyup içine çubuk tarçın ya da karanfil ya da vanilya ekleyerek kısacık kaynatın ve mis gibi çay için. Eğer sıcak sevmiyorsanız soğutun içine buz atıp limon dilimleyip için.
Doğanın nimetlerini teşekkür ederek, öpüp severek, her zerresini değerlendirerek tüketin. Ne kadar iyi geldiğini göreceksiniz.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Keçiboynuzlu Soya Shake



İhtiyacımız olanlar organik soya sütü, bir tatlı kaşığı toz keçiboynuzu karıştırmak için kaşık ya da pilli karıştırıcı.

Keçiboynuzu çok faydalı. Kendisini yemeye üşeniyorsanız ya da dişlerinizi rahatsız ediyorsa doğal ürünler satan dükkânlardan öğütülmüş olarak satın alıp keklerde kullanabilirsiniz ya da fotoğrafta gördüğünüz gibi soya sütüyle karıştırarak güzel bir içeceğe dönüştürüp içebilirsiniz.

Vegan çocukların da çok seveceklerine eminim.

Ek:
Yeliz, Vegan Lezzetler blogunda keçiboynuzu tozuyla çok daha farklı bir içecek hazırlamış. Ona da bakın: http://veganlezzetler.blogspot.com/2012/07/keci-boynuzlu-badem-sutu.html?showComment=1343544896124#c6617721582808833622

24 Temmuz 2012 Salı


Veganlık bir diyet değildir. Bir yaşam biçimi de değildir. Veganlık verilmiş bir sözdür. Kendi hayatımın değerini hiçbirinizinkinin üzerinde tutmayacağım ve hiçbirinizi küçümsemeyeceğim diye tüm hayvanlara, insanlara ve yaşayan tüm canlılara verilmiş bir söz. Çünkü onlar var'lar ve çok güzeller.


http://totesvegan.tumblr.com/post/19492806856/vegan-is-not-a-diet-i-dont-even-think-its-a

21 Temmuz 2012 Cumartesi


İşte geçen ay Bodrum/Turgutreisdeki Sünger Pizza'da asla inanmamalarına rağmen sırf beni kırmamak için yaptıkları ve lezzetine doyamadığım vegan pizza.

Hiç kolay olmadı tabi, peynirsiz bir pizzanın nasıl olabileceğini arkadaşlara anlatmak:

"Ama olmaz ki!"

"Olur :)"

"Malzemeler bir arada durmaz"

"Durmasın"

"Kötü bir şey olur"

"Olmaaaz"

"Dökülür hep"

"Dökülsün toplarım"

Aralarında gülüşmeye başladılar ve ben küsüp kapıya doğru yöneldim. Arkamdan koşup gelin deneyelim dediler. Üzüntümün ve küsmemim sebebi pizza yiyemeyecek olmam değildi, denemekten bile imtina etmeleriydi.

Sonunda fotoğrafta gördüğünüz müthiş pizzayı yedim, yerken nasıl mutlu olduğumu gördüler gözleriyle. Vegan beslenme hakkında birkaç küçük temel detay verdim. Ve vegan müşterilerine bu seçeneği sunmalarının onları ne kadar mutlu edeceğini anlattım.
Bu işin sonunda ortada sadece içten gülümseyen gözler vardı.

19 Temmuz 2012 Perşembe

Neredeyse üç aydır veganım. Bir gün bile ne yiyeceğim konusunda zorluk çekmedim.
Artık kendimi doğayla, bütünle bağlantılı daha saf ve temiz hissediyorum. Artık kendimi dünyayı yok etmeye çalışan bir pislik gibi değil, iyi insan olmaya çalışan, çevresindekilere zarar vermemek için elinden geleni yapan bir dünyalı olarak hissediyorum. Artık kendimi çok daha fazla seviyorum.
Hayvanları severken içim rahat seviyorum, kendimi sahtekar gibi hissetmiyorum. Her daim gözlerim dört açık, balkonu yıkarken suyun arasına kapılmış bir sineği bile hemen farkedip kurtarıyorum, bunu algımın bunca açılmasına borçluyum, yoksa önceden ölmesine izin veriyordum değil, belki sadece görmüyordum farketmiyordum...
Ailemin ve en yakın arkadaşlarımın tepkilerinden korkuyordum, onları kırıp dökmeden bunun nasıl üstesinden gelebileceğimi düşünüyordum ama hiç öyle olmadı. Meğer vejetaryenliğe geçişim esas büyük eşikmiş. Vegan oldum demem büyük bir etki yaratmadı. Sadece soru işaretleri içinde artık neleri 'daha' yemeyeceğimi sordular o kadar.

Karadenizli anneannemin evinde fasulye diblesi iç yağı/tereyağı vs ile değil ben varken zeytinyağıyla kavruluyor biliyor musunuz? 80 yıllık geleneği bozuldu kadının torunu da yesin diye öyle yapıyor :) Kuzenler çoluk çocuk yedikçe ne hafif ne güzel olmuş derken anneannem bıyık altından gülümseyerek dudağını büzüyor görüyorum ama o da arada benim için öyle yiyor işte şikayet etmiyor. Kimse kabul etmese de, hatta bana gıcık olanlar sürekli sorularıyla üstüme gelmeye çalışsalar da herkes evinde dört duvarı içinde bir silkelenip düşünüyor. Buna eminim. Çevremdeki insanların çok büyük bir çoğunluğunun artık bebek hayvan yemediğini hissediyorum. Acı gerçeklerle yüzleşmek rahatsız ediyor ama içlerinde biraz olsun merhamet varsa yalnız kaldıklarında düşünüp anlıyorlar.

Her şey yolunda gidiyor, mutluyum, huzurluyum, yaşıyorum ve çok sağlıklıyım...